MEZARSIZ ÖLÜLER TATBİKAT SAHNESİ
Son zamanlarda yaptığımız en iyi şey buydu..
Atatürk Kültür Merkezinde Tatbikat Sahnesi Tiyatro'sununa ait, yönetmenliğini Erdal Beşikçioğlu'nun yaptığı "Mezarsız Ölüler" isimli oyununa gittik.
İzmir'deki son sahnesiydi ama başka şehirlerde denk gelirseniz mutlaka gidin.. Gidin ve rahatsız olun. Gidin ve bütün hücrelerinize kadar işleyen bir acı ile sarsılarak çıkın.
Varoluşçuluk felsefesinin öncülerinden Jean Paul Sartre’ın yazdığı bir eserin tiyatro uyarlaması.. Çok güçlü bir kara tragedya örneği. seyirciyi uzun bir düşünsel yolculuğa çıkaran oyun, savaştan sonra Fransız Halkında değerini yitiren, unutulan direnişçileri anlatıyor. 1944’te Fransa’da ele geçirilen bir köyün, belki de hayatlarının son saatlerini yaşayan direnişçilerinin teker teker sorgulanması ve işkenceden geçirilmesi sırasında seyirci de kendi bireysel seçimlerini, toplumsal değerleri, varoluşunu ve ne kadar özgür olduğunu sorguluyor. Bazı işkence sahneleri o kadar güçlüydü ki, oyunu fenalaşarak terk edenler oldu. Biz birbirimize baktık. Böyle bir eser , böyle bir oyun, bu kadar güçlü oyunculuklar , her ne olursa olsun dayanılıp izlenmesi gerekirdi.
Sonra yorumlardan okudum, oyunu seyrederken başka şehirlerde bayılanlar, fenalaşanlar çok olmuş. Bayılmadım ama tir tir titredim. Bayılmadım ama gözyaşlarım içime öyle bir aktı ki, parmaklarım uyuşmaya başladı. Bir dünya oyun seyrettim. Tiyatro'nun sanatçının er meydanı olduğunu bilmeyen yoktur ama bu kadar doğal , bu kadar etkileyici sarsıcı oyunculuklar benzerine az rastlanır nitelikteydi..
Dünyada başka ülkelerde de sergilenmiş bir oyun bu 4 perde ve yaklaşık iki buçuk saat. Erdal Beşikçioğlu'nun yönetmenliğin yaptığı bu oyun 80 dakikaydı ama kısa olmasına rağmen oyun hiç ara verilmeden tamamlandı. Tek perdede kanınızı donduracak, tüylerinizi diken diken edecek diyaloglar, işkence anında atılan çığlıklar , damlayan su sesi, zincir sesleri ; hepinize özgürlüğün bedelini başkalarının hangi şartlarda ödediğini gösterirken, olduğunuz yerde silkeleyip atmaya , yeter de artar bile.
Dünyada başka ülkelerde de sergilenmiş bir oyun bu 4 perde ve yaklaşık iki buçuk saat. Erdal Beşikçioğlu'nun yönetmenliğin yaptığı bu oyun 80 dakikaydı ama kısa olmasına rağmen oyun hiç ara verilmeden tamamlandı. Tek perdede kanınızı donduracak, tüylerinizi diken diken edecek diyaloglar, işkence anında atılan çığlıklar , damlayan su sesi, zincir sesleri ; hepinize özgürlüğün bedelini başkalarının hangi şartlarda ödediğini gösterirken, olduğunuz yerde silkeleyip atmaya , yeter de artar bile.
..Üstelik o kadar çok şey aklından geçiyor ki; biz oyununa bile dayanamadık ama dünyada bir çok insan devrim uğruna yaşadı bunları. Bu topraklarda yaşanan işkenceler daha mı azdı. Daha mı az insanın kerpetenlerle parmakları koparıldı, tırnakları söküldü. Daha mı az insan birilerini ele vermemek uğruna hapishaneler yaşadıklarını kendilerine yediremedikleri için intihar etti..
Bir çoğunuz onların çocuğusunuz, onların yeğeni, torunusunuz.
Bir sahnesinde işkence gören oyunculardan biri şöyle söylüyor ;
"Bana kalırsa biz çoktan öldük. Artık işe yarar olmaktan çıktığımız o belirli anda. Şimdi elimizde kalan aslında başlamadan bitmiş bir yaşamın son kırıntısı, tüketilecek birkaç saat. Zamanı öldürmekten ve yanındakilerle gevezelik yapmaktan başka yapacağın bir şey yok artık. Boş ver Henri, dinlen. Biz artık hesapta yokuz, önemsiz ölüleriz.
Ve bir hiç için ölmeye hakkımız yok."
Ve bir hiç için ölmeye hakkımız yok."
Gidin, görün, izleyin, izlettirin, ağlamaktan da utanmayın. Ben son zamanlarda ilk kez çok anlamlı bir şey için, içimin titreyerek ağladığına şahit oldum..
..Ve halen toparlanamadım..
0 yorum:
Yorum Gönder