YOUTH


 


Yönetmen Paolo Sorrentino’nun bugüne kadar yapılmış en iyi filmlerinden biri.

Cannes’da dakikalarca neden ayakta alkışlandığını ,  son sahneyi seyrederken; bu sanat eserine verilebilecek en güzel minnet duygusunun ne olduğunu düşünürken anlayabiliyorsunuz.

Sorrentino’nun o muhteşem nostalji duygusu;  tablo gibi çekimler, her biri hayranlıkla kulaklarınızdan bedeninize dağılan müzik seçimleri, diyaloglardaki cümlelerin kusursuzluğu, mimiklerin kelimeleri bile manasız bırakan büyüleyici profesyonelliği; bu yönetmene olan hayranlığınızı o kadar çok arttırıyor ki , herkes bunu bilmeli ve izlemeli diyorsunuz.



Başrol karakterlerinin , Fred (Michail Caine) ve  Mick ( Harvey Keitel) ‘in gençlik dönemlerinde yaşadıkları aşk duygularının 50 yıl sonra SPA’sı olan ve gençlik vadeden bir İsviçre otelinde hatırlamaları ile başlayan , keyifli , eğlenceli, komik diyaloglar izleyiciyi keyifle gülümsetirken, gençlik yaşlılık paradoksunun da tam ortasında bırakıveriyor. İzleyiciyi kendi içinde de buruk bir yolculuğa çıkartan, melankolik ama bir o derece de kendisi ile barışık bir ruh halini yaşamamıza sebep oluyor.



Sorrentino’nun filmleri daima böyledir. Çok ciddi konular işler ama güldürür de. Aynı zamanda düşündürür de.

Fred (Michael Caine) rahatına düşkün çok ünlü bir maestro. Kızının tabiri ile en çok kullandığı cümle “Lütfen sessiz olun”.  Hayatı boyunca ailesine en çok söylediği cümlenin bu olması, kelimelerden diyalogdan uzak kalıp müziğe kendisini adaması; eşi ve çocukları arasında yaşadığı diyalog eksikliği , onlarla arasındaki en büyük travma aslında. SPA oteline ona yardımcı olmak için gelen kızı ile yaptığı diyalogların tamamı altı çizilecek cinsten. Sarsıcı bir o kadar da büyüleyici.



Kızının suçlayıcı cümlelerine verilen yanıt harikadır. “Herkes bildiği dili konuşur. Haklısın. Siz kelimelerden anlıyordunuz, ben ise müzikten. Herkes bildiği dinden iletişim kuruyor.”



Mick (Harvey Keitel) eski bir yönetmen. Artık filmleri itibar görmeyen, izleyici bulamayan ama halen sinema adına hayalleri tükenmemiş bir yönetmen. Fred ile uzun uzun sohbetler yapıyorlar gün boyu. Tek bir kelimesi bile kaçırılmamalı. Her sabah prostat sorunlarını konuşmadan güne başlamıyorlar. Sevişen, kendi yaşlarındaki bir yaşlı çiftin sex kaçamağını gizlice ağaçların arasına saklanarak izledikleri sahne harikadır. Halen bunu yapanların ve zevk alanların olduğunu görmek ; gelecek için umut verir.



Mick, otelde film çekimi için gelmiş ekibi de sürekli takip eder ve çıkarımlar yapar. Hepsinden daha bilgilidir. Hepsinden daha tecrübelidir. Başrol oyuncularının aralarında daha sonra aşk doğacağını fısıldar Fred’e. Nereden mi bilir? Sadece tecrübelerinden. Mimiklerinden, tavırlarından, soğuk durma çabalarından ve daha pek çok şeyden.

Ayrıca filmde başka ana karakterler vardır. Kendine güvensiz bir aktör (Paul Dano), yaşlı bir dağcı , nefes kesen güzelliği ile izleyiciyi nefessiz bırakan Miss Universe (Madalina Diana Ghenea), yaşlı ve nankör bir aktrist Branda Morel (Jane Fonda), babası Fred’le muhteşem diyaloglar yapan filmin en önemli karakterlerinden biri (Rachel Weisz ).

Gençlik dönemi için hem bir yas tutulur filmde, hem de der ki “Yaşamdan geriye kalan tek şey : duygular, hissettiklerimiz..”

Film 2015’in en iyi filmlerinden biri.

Film müziklerinin tamamı izleyiciyi büyülü bir yolculuğa çıkaracak nitelikte. David Lang bu anlamda muhteşem bir iş çıkarmış.


You Got the Love- The Retrosettes Sister Band
Onward- Mark Kozelek
Can’t Rely on You – Paloma Feith
Dirty Hair- David Bryne


Bunlardan sadece aklımıza gelen birkaç tanesi . Ve elbette BBC’nin Flarmoni Orkestrası ile bitirilen son sahneyi unutmamalı. Ağlatır. İçinizi ürpertir. Sahne bittiğinde siz de Cannes’daki gibi ayağa kalkar ve alkışlarsınız.



2015 Cannes Film Festivali, 28. Avrupa Film Ödülleri, 2015 Oostende Film Festivali, 2015 Hawai Film festivali, 2015 Hollywood Film Ödülleri, Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali, Nastro D’Argento Ödülleri kapsamında ; pek çok dalda ödüle doymuş bir film. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Jane Fonda) ,  İzleyici Ödülü, En İyi Yönetmen (Paolo Serranto), En İyi Sinematografi (Luca Bigazzi), En İyi kurgu ( Cristiano Travaglioli) ödüllerini de hakkı ile kazanmış bir film aynı zamanda.

0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele