ENAS ALLOS KOSMOS



“Farklı dünyaların insanları olabiliriz. Ama beraber olmadan ayrılmak mümkün değil. Hatta bazı şeyleri öğrenmeden/keşfetmeden hiç mümkün değil..

Aşk evrenseldir. Her yerde aşkın dili aynıdır. Antik Yunanlılar bu gücü fark etti. Ve bir aşk tanrısı yarattı : Eros.”





Enas Allos Kosmos, Yunanlı genç yönetmen Christoforos Papakaliakis’in birkaç kısa film ve bir uzun metrajlı filminden sonra yaptığı ilk ses getiren filmi.

Üç ayrı hikaye gibi başlayan, ama filmin sonunda hepsini birbirine ustalıkla bağlayan bir yönetmen var bu kez karşımızda. Ve daha önce başka Avrupa’lı yönetmenlerde karşımıza çıkan metaforları Papakaliatis’de çok profesyonelce ve çok etkileyici, tam yerinde kullanmış. Etkilenmemek mümkün değil..




Üç ayrı hikayede de ; cenaze, dil farklılığı, ırk farklılığı, yaşam standardı farklılığı, kültürel farklılık, ve elbette aşkın gerçek simgesi olan ‘eros’ ; ortak metaforlar.

Eros simgesi, filmin en önemli simgesi. Suriye’li çocuk Yunan’lı genç kıza çizimlerini gösteriyor ve Eros çizimini gösteriyor: hikayesinden bahsediyor.

İsveç’li kadın Aegean Havayolları’na binip Yunanistan’a gelirken derginin sayfalarından birinde Eros simgesi olan sayfaya odaklanıyor kamera.

Alman tarih profesörü, aşık olduğu Yunanlı ev hanıma mitolojiden bahsederken Eros’un hikayesini uzun uzun anlatıyor, ona dair “İkinci Şans” isimli kitap hediye ediyor.





Ve Eros gibi yukarıda bahsettiğim diğer metaforlar da akıllıca filmin içine serpiştiriliyor. Ve sonuçta içinden hem sanat, hem aşk, hem siyaset, hem evrensel mesajlar içeren muhteşem bir film çıkıyor.





Üç ayrı yaş grubunda işlenmiş olması da oldukça başarılı bir tanımlama olmuş. İlk hikayede 18’li yaş grubu, ikinci hikaye’de orta yaş , üçüncü hikayede olgun yaşlarda yaşanan tutkulu, baş döndürücü, anlamlı, çıkmazları olan, imkansızlıkları olan ; ama yine de sonsuz bir güçle karşı konulamayan , engel tanımayan duyguların büyüleyici atmosferine kapılıyorsunuz.

Yönetmen Christoforos Papakaliatis aynı zamanda filmin oyuncusu.

Filmi seyrederken, Yunanistan’ın bugünlerdeki ekonomik , siyasal , toplumsal kargaşa ve kaoslarını da yaşıyorsunuz.





Suriye’li göçmenlerin o topraklarda yaşadığı dram. Aşırı faşistlerin sığınmacılara yaşattığı baskı ve şiddet. Suriyeli’lerin sığındığı akıl almaz yerler, uçak hangarları mesela.

Diğer taraftan ülkede yaşanan ağır ekonomik kriz, işsiz kalan insanlar, son yıllarda parasızlıktan dolayı intihar eden pek çok insan..

Bir başka taraftan ülkeye yerleşen faklı ülkelerden gelen parası olan entelektüel kitle. Ve başka bir ülkeden gelmesine rağmen , Yunanistan halkının satın alamadığı her şeyi satın alabilme gücüne sahip, aydın ama Yunan halkını kıyaslamaya iten  ve bir şekilde mutsuz eden, bu krizden sorumlu tutulan kitle..




Ve her üç hikayede de farklı ülkelerin insanları olmasından dolayı, önce tereddütle başlayan, sonra tam anlamıyla tutkuya dönüşen muhteşem üç ayrı aşk var ki ; itiraf edeyim ağlatıyor.

Suriye’li çocuğun gözlerindeki aşkla, Alman tarihçi’nin gözlerindeki aşk, arasında hiçbir fark yok.. Aşkın evrenselliği o kadar naif bir şekilde işlenmiş ki filmde, etkilenmemek imkansız. Ortaya Avrupa sinemasına en güzel örneklerden biri daha çıkmış. Tek kelimeyle muhteşem bir film olmuş.

0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele