DİĞER DİVANDAKİ 'CAROL'


Hayata dair, geride kalan manzaran kaç metrekare? Anlat şimdi..


..O çatı katını o gece nasıl terk ettim bilmiyorum.. Kapıyı hızla çekmemle, kendimi eski apartman merdivenlerinin kirli duvarlarının arasında, sağa sola tutuna tutuna hızla aşağı koşarken buldum.. Ellerimden ayaklarıma kadar yayılan bir uyuşukluk; hatta beynimin her hücresi parçalara ayrılıyor gibiydi ; ve parçalara ayrılmadan kendimi dışarı atmam gerekiyordu.. Sonsuz merdivenler, sonsuz kere sönen apartman otomatı, sonsuz sessizlikte yankılanan ayakkabı tıkırtım;  günler aylar yıllar sürüyor gibiydi..

Ama en sonunda dışarıdaydım.. Ve kalbimin sesi, caddeden geçen arabaların sesine karışmaya başladı, kaskatı kesilip duraksadığımı anımsıyorum o an. Bilirsiniz, filmlerde olur böyle şeyler. Hayat hızla ışıklarıyla, sesleriyle, ruhuyla son hız akıp giderken, kamera sana odaklanmıştır. Sen ise omuzlarının içine gömülmüş, gözlerin bir kör gibi boşluğa odaklanmış, kendi iç sesinde , iç çığlığında baş başa kalmışsındır. Koşmuyorsundur artık, durmuşsundur, donmuşsundur..

Koşmadım, donmuş bir film karesi gibi kaldım o caddenin kalabalığının içinde. Yanımdan gelip geçen insanların sesleri bir azalıp bir çoğaldı. Ama hiç bitmedi.

Kafamı kaldırıp o çatı katının ışığına yeniden dönüp bakmak istedim ama kafam dönmedi acıdan. Yüzüm ne kadar süredir bu kadar ıslak diye düşündüm sadece ve bir anda son hız tekrar koşmaya başladım. En yakın erkek arkadaşımın evine kadar , yokuşları ine çıka, insanlara çarpa çarpa koştum. Ayakların bazen yorgunluğu hiç duyumsamıyormuş meğerse, ne garip..

“Hadi aç kapıyı be adam ! Aç ! Nefes alamıyorum, şu an, yardım et !” diyesim var, kapının açılması günler aylar sürdü sanki.. Kapı açıldığı anda o karmakarışık bekar evine atıyorum kendimi.

Yok , ağlayarak anlatmayacağım. Güçsüz insanlar sevilmezler biliyorum. Tutacağım kendimi.. Sıradan bir olay gibi anlatacağım..

“İyi görünmüyorsun” diyor arkadaşım, “Hatta bok gibi görünüyorsun, ağlayabilirsin istersen, yanındayım !” diyor. O bilge gözlüklerini burnundan ileri iterken, ve meraklı gözlerle anlatacaklarımı beklerken ona ne kadar çok ihtiyacım olduğunu düşünüyorum..  

Halbuki ben ona bu tarz hikayelerimi anlatmazdım ki hiç. En son geldiğim zamanlarda , aynı anda okuduğumuz “Divan” kitabını konuşuyorduk hep. Oradaki kadın karaktere: Carol'a benzetirdi beni. Kendisi de , doğal olarak psikiyatrist karakter oluyordu. Kitaptan bahsederken gülüyorduk daima. Benim karakterimle dalga geçiyordu, hep güldüğümüz hikayelerin içinde konuşurduk, şimdiki hikaye hiç bize göre değildi. Yıkıcı hikayeler, hiçbir arkadaşlığa göre olmaz bazen..

“Bırak normalmişsin gibi davranmayı, korkunç görünüyorsun” dedi ve ben ağlarken çıkan sesimi tanıyamadım o an.. Konuşamıyordum, aslında konuşulacak o kadar çok şey var.. Su getirdi bana ama içerken yaşlı bir kadın gibi üzerime döktüm.  Ne kadar aptal görünüyorum. Ve düzeltemiyorum bunu. İçine ettim tüm manzaranın.. Nerde kaldı o akıllı kadın. Herkesden her şeyi çok daha fazla bilen, akıl veren, o güçlü karaktere ne oldu? İçimden bir kadın çıkıp başka bir kadın mı oturdu?

“Bu kadar çirkin olduğum için özür dilerim”, dedim. “Burnum kırmızı, dudaklarım kırmızı, suratım- desen desen- kırmızı; sanırım gözyaşlarım çok tuzlu; böyle oluyorum ağlarken dedim. Sonra söylediklerime gülmeye başladığını fark ettim. “Ama neden gülüyorsun, çok üzgünüm ben! “dedim. Söylediklerine gülüyorum , dedi. Gülmeye başladım ben de.. Tuzlu gözyaşı yüzüme kezzap etkisi yaptı ve çirkinleşme konusunda özür dilediğim arkadaşımla gülmeye başladık..

Ayağa kalkıp bana sarıldı, saçlarımı okşadı sıkı sıkı kendine bastırırken. Başımdan öptü. “Öyle tatlısın ki” dedi.. “Bu kadar doğal olduğun zamanlar seni çok daha fazla seviyorum.. Aşka adım attığın anda düşmenin sarsıntısını ve yaralarını göğüslemeyi öğrenmek zorundasın, bunu öğrenmeye başlayacaksın ve normalleşeceksin.. Söylediğimiz her cümleyi, her kelimeyi yutarız, yutmak zorunda kalırız; o yüzden artık büyük laflar etmemeyi de öğreniyorsun bak ne güzel.. Üstelik aşk insanın pişme noktasıdır. Pişmeden çiğ kalmış, damak tadını doyurmayan, lezzetten anlamayan onca insan varken;  sen bir anda büyüyüp bilgeleşiyorsun, baksana.. Tuzlu gözyaşın seni pişiriyor, sıkı sıkı tuttuğun bu eller sana güç veriyor ve paylaşmayı öğretiyor. Üstelik kendimi , ilk kez senin yanında işe yarar buldum (gülmeye başlıyor ). Senin tavsiye ettiğin kitaplar, senin tavsiye ettiğin filmlerin yanında, ben hep hayranlıkla takip eden ve eşlik eden kişiydim. Bir halta yaradım şimdi bak arkadaşın olarak..”

O zaman bir çay içeriz değil mi?

Sence şimdi o ne yapıyordur peki? Bence arkamdan bakmıştır , özlemeye başlar şimdiden, sağı solu toparlarken, benden geri kalan anılar o evde onu çok acıtır. Çok güzel patates kızartırdı biliyor musun, o küçük eğri büğrü tenceresinde; bir de hayatımda onun kadar güzel yufkadan gözleme yapanı görmemiştim.. Her yaptığında beni hatırlar.. Yiyemez, beni bekler.. Bulaşıkları biriktirir, çöpleri biriktirir, çamaşırları biriktirir, benimle olan anılarını biriktirir; yıkayamaz, temizleyemez. Bensiz hiçbir şey yapamaz..

Yapamaz değil mi? Söylesene ! ‘Yapamaz’ de..

Yıllar sonra, bir mesaj anımsattı bana bütün bunları , yukarıda yazdıklarımı ; beni allak bulak ederek o geceye geri getirdi.

Mesajda , bir iç dökme anında şunlar yazıyordu :
“Sevdiğim kadınla ilgili ilk önce koku kayboldu bende.. Koku benim için önemli. Sonra ses , sonra dokunuş hafızamdan silindi.. Bundan yıllar önce kalbimin kırılmaya en müsait olduğu yıllarda bir kadın ; kalbimi kırmayı bırak, bokun içine atıp gitti hayatımdan.  Şimdi ise sadece silik, tatlı hatıralar var, ara sıra beynimi işgal etmeye devam ediyor.. Bu yüzden mektuplar iyidir bak. Konuşmak , mesajlaşmak gibi değildir. Karşında hızlı dönüş olmayacağı için sabahlara kadar yazarsın.Yapmaya değer hiçbir şey kolay değildir der, Thedore Roosevelt. Ukalalık yapmak değil amacım ama belki de iki insan birbirine dokunduğunda etkileyip  değiştiriyordur birbirini.

Kimbilir, belki gün gelir sen ileride yurt dışında geç saatlere kadar barlara takılabilecek kadar cesaretli bir olmuşsun, ben ise daha az gözü kara olmuşum.."
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele