KADINLARI BAŞTAN ÇIKARMA SANATI


Dünya çağında yapılan bir araştırmada kadınlara soruyorlar ; "Bir erkeğin en çok neyinden etkilenirsiniz?" diye.. %65 gibi büyük bir oran "Ses tonundan" cevabını veriyor. Bu size sakın, her haber spikeri ses tonundaki adamların baştan çıkarıcı olduğu fikrini uyandırmasın. Ses tonundaki dalgalanmaları iyi ayarlayan erkekler, bir konuyu anlatırken nüanslarını , iniş çıkışlarını iyi ayarlayan erkeklerden bahsediliyor aslında.
Çok konuşmak bir adam konuşma konusunda başarı değildir. Uzun uzun konuşurken bile dinleten adam başarılıdır.
Bir kaç kez yolculuk esnasında tek düze bir ses tonu ile radyo cızırtısını ayırt edemediğim için yan koltukta uyuya kalmışlığım var mesela.

Elbette zekice ve yaratıcı espriler yapan erkek baştan çıkarıcıdır. Bunu atlar mıyım hiç? Ve üstelik bu gerçekten en önemli detay. Bakın sadece espri yapmaktan bahsetmiyorum. "Zekice-yaratıcı" diyorum. Çalıntı espriler değil, kamyoncu esprileri de değil.. En kötü koşullarda bile kendine gülebilen erkekler, en sıkıcı zamanlarda ortalığı harekete geçiren espriler yapan erkekler.. Esprilerini zorlanmadan yapanlar, düşünmeden tıkır tıkır kelimeleri ortaya dökülüp size bütün dişlerinizin görünmesine sebep olan erkekler.. Harikalar..

Entelektüel anlamda çok şey bilip , gözünüze sokmaya çalışmayan erkekler; kadınların en çok dikkatini çeken erkeklerdir. Her konuda her şeyi bilebilirsiniz ama sadece gereken yerde bunu ortaya dökmelisiniz. Her zaman değil. Herkesin bilmediği ya da az kullanılan kelimeleri yerinde kullanmak, büyüleyicidir. Ama karşınızdaki kadının kitlenip kalmasına ve hiç sohbete başlayamamasına sebep olabilirsiniz. Sonra bir an karşınıza bir bakarsınız ki, kız yanınızdaki diğer erkek arkadaşınızın elini tutmuş, siz de "objektif normlarınızın, sübjektif reel kompozisyonlarınızın" denizinde boğulup kalmışsınız.

Zamanlaması iyi olan erkekler en baştan çıkarıcı olanlardır. Zaman kavramı olmayan erkekler, kısa vadede hızlı yaşayıp genç ölenlerdir. Yani bu gerçek ölüm değil, kadının gözünde ölüye çevrilmekten bahsediyorum. Ne zaman gözlerinin birbirine kitleneceğini bilen erkekler, hangi anda elini kızın saçlarına götüreceğini bilen erkekler, hangi zaman aralığında aniden öpeceğini bilen erkekler ; kadını içmeden sarhoş eder. Zamanlama, bu işin büyülü sırrıdır. Bir yemeği en lezzetli anında fırından çıkartmak gibidir. Fırının daha kapağını kapatmadan kafanızı içeri sokup yemeye çalışırsanız o çiğ tat iştahınızı keser, ya da fazla pişirmeyi beklerseniz yemek yanar ve kömür tadı dilinizi yakar ve bir daha asla o yanmış dil ile tad alamazsınız. Bunun gibi bir şey..

Bir adım öne, iki adım geriye.. Dans etmesini bilen erkeklerden olursanız ; her tangonuzda elinizi tutmak isteyecek bir kadın mutlaka çıkar. Elbette dans da mecaz anlamda. Yapışıp kalmayın. Baston gibi de durmayın. Ayarsızlık, erkeklerin en büyük sorunudur. Adım atın, ama arada normale de dönün. Kadını kollayın. Gözlemleyin. İlgisini kazanmadan, demir kapıdan kafa atarak geçmeye çalışmayın. O muhteşem gözlerinizi sadece bakmak için değil, görmek için de kullanın..

İşin temizlik, koku, bakım yönünü yazmaya bile gerek duymuyorum. Güzel dişleri olan bir erkeğe, asla ter kokmayan bir erkeğe, harika ayakkabı seçimleri olan bir erkeğe bakmayacak kadın yoktur. Ve daima bilinmelidir; bir kadının da erkeğin de en iyi referansı görüntüsüdür. Komik olacak kıyafetler ne kadar temiz olursa olsun bir kadını kaçırma sebebidir. Kocaman dev harflerle "marka adı" yazan tşörtler, renk uyumsuzluğu, saçın arasından görünen kurumuş jöle kalıntıları, hiç bir kadını orada tutamaz. Ve parfüm için kesinlikle ekonomi yapılmamalıdır. Cimrilik yapılacak en son şey : bir parfüm şişesidir.

Vizyon sahibi, yaşam felsefesi olan, tekdüzelikten kaçan erkekleri unuttuk sanmayın. Onlar beş haneli rakamları dört haneli rakamlarla çarpıp sonucunu pat diye söyleyen şaşırtıcı, merak uyandıran, hayran eden erkeklerdir. Maceracı olan erkekler özgüven sahibidir ve her özgüven misli ile "kadın" olarak geri döner. Unutmayın..

Eğlenceli hobileri olan erkeklerden olun. İş-insanı kimliğiniz , daima akşam altı olduğunda bitmeli. Sizi yürüyen bir kimya labaratuvarı değilsiniz..Yürüyen bir votka şişesi, yürüyen bir kravat, yürüyen bir poliklinik, yürüyen bir otomobil lastiği, yürüyen bir sistem analisti değilsiniz. Siz iş hayatınızdan bağımsız ete kemiğe bürünmüş bir adamsınız. Sizin takım elbise içinde büründüğünüz kişilik akşam altı olduğunda askıya asılır ve artık kendiniz olursunuz. Belki makine mühendisisiniz ama makinanın ta kendisi değilsin. Sizin bambaşka bir felsefeniz var. Rengarenk bir kişiliğiniz var. Aynada gördüğünüz adamı sevin.. Onu mutlu etmek için uğraşın.. Kadınların canlı renklerden ne kadar etkilendiğini, heyecan duyduğunu unutmayın.

0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele