KIZ KARDEŞİM MOMMO



Reklam Yönetmeni Atalay Taşdiken'den Uluslararası festivallerde büyük beğeni toplayan, Nürnberg Film Festivalin'den en iyi film, Madrid FICI film festivalinde jüri özel ödülü alan bir film. Yunanistan, Kazakistan, Ukrayna, Ermenistan, Arjantin'deki farklı film festivallerinden ödülsüz dönmeyen bir film.


Öncelikle çok naif bir film. Sade, abartısız, doğal bir film. Bu çocukları ve felçli dedelerini o kadar çok seviyorsunuz ki; onların yoksullukları içinize batmıyor, yabancı hissetmiyorsunuz. Bilakis onlarla birlikte yaşıyorsunuz o Konya'nın köyünün kerpiç evinde ve o kız çocuğu gibi sizde o yokluk içindeki dededen de, o abiden de ayrılmak istemiyorsunuz.





Büyük şehirlerde yaşamış insanların asla anlayamayacağı bambaşka bir masumiyet var bu çocuklarda. Hayatları boyunca hiç şımartılmamış, hep büyük kalmış çocuklar bunlar. Hiç kimseden bir şey beklemeden büyüyen sadece umutları olan ve olağanüstü hayalleri en güçlü mutlulukları olan çocuklar. Gözlerindeki masumiyeti , ses tonlarındaki o yumuşak ve ürkek tınıyı görüp duymak için ya oralara gidip görmeniz gerek , ya da oturup bu filmi seyretmeniz.. Tasvirlerle anlatılacak bir şey değil. 


Abi rolünü üstlenmiş olan çocuk , kız kardeşinin hem annesi, hem babası, hem abisi, hem de en iyi arkadaşı. Film boyunca bu çocukları ayrı görmek mümkün değil. Okulun bahçesinde top oynayan çocukları birlikte seyrediyorlar, birlikte oturup resim yapıyorlar, kerpiç merdivenlerden hızla birlikte çıkıp, köyün sokaklarında birlikte dolaşıyorlar. Abi, köyün toprak yollarında kız kardeşini bisikletinin arkasına oturtup gezdiriyor daima.. Hiç yalnız başına bırakmıyor. Almanya'daki annelerinin bir gün onları gelip alacağının hayali ile yaşıyorlar. Geceleri uyumadan önce çatıdaki yer yatağında sohbet ediyorlar. Ayşe'nin gözlerinde hep bir hüzün var ama bunun adı acındırmak değil ; bunun adı masumiyet.




Dede öyle yokluk içinde onlara bakıyor ki, o yokluk onun gururunu asla ezip yok etmiyor ama. Ekmeklerini tek eli ile kendisi yapıyor. Komşularına asla yokluklarını göstermiyor. Torunun bir gün komşularına gidip un istediğini öğrendiğinde utancından yerin dibine giriyor. "Bizim daha iki çuval unumuz var, çocuk bilememiş" diyor. Aslında hiç bir şeyleri yok.. Dede bazı geceler torunları uyuyunca gizli gizli ağlıyor..


Yönetmen harika bir işe imza atmış. Bu dramatize edilen bir hikaye değil. Bu Anadolu'da yaşayan pek çok evin gerçek öyküsü. O yüzden çok seviyorsunuz bu insanları. Acındırmadıkları için, gururlarını korudukları için, birbirlerini koşulsuz çıkarsız sevdikleri ve sonuna kadar şartlarını zorladıkları ve hayata tutundukları için...

Yönetmen, Ayşe karakterini bulmak için köy köy dolaşmış. Sonra bu küçük kız çocuğuna rastlamış. İlkokuldaki öğretmeni karşı çıkmış, "onun rol yeteneği yoktur beceremez" demiş. Yönetmen yine de bu kız çocuğunun bakışlarındaki masumiyetten olsa gerek onu filmin Ayşe'si yapmış. Abi rolündeki çocuk da o köylerden. Hatta felçli dede, gerçekten de felçli. Rol değil. İki sene önce felç geçirmiş. Çocuklara bunun bir film olmadığını köylerde geçen bir yaşamı aktardıklarını empoze etmişler. Film gerçek bir sevginin gücünü anlatıyor.

Filmin İmbd'si 8.4.. Hakkı da budur zaten. Tertemiz, steril, naif, sevgi dolu bir film.


0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele