HYACINTHOS'UN ÖLÜMÜ YA DA EŞCİNSEL ÇEKİM
Antik Yunan mitolojisinde eşcinsellik genelde erkekler arasında görülür. Aşktan bahsedilirken konu genelde iki erkek arasındadır. Bu, eski Yunan tarihinde bir sapkınlık değildir. Bir erkeğin, diğer bir erkeğin vücudunu çok beğenip aşık olması çok sıradan ve doğal bir olaydır.
Eşcinsellik, Eski Yunanistan'da tanrılar arasında bile yaygındır.
Bu konudaki mitlere bakıldığında Zeus, Poseidon, Apollo, Orpheus, Herkül , Dionysus, Hermes, ve Pan gibi tanrıların her birinin genç sevgilileri olduğu görülür. Hattâ efsaneye göre yakışıklılığı ile ünlü bir kahraman olan Narkissos nehire su içmek için eğildiğinde, yansımada kendi görüntüsünü görüp kendi vücuduna âşık olur.
Gelelim dünyanın en büyük en güçlü imparatorlarından Büyük İskender'e..İskender öğrenim sırasında Efestion görür ve hemen etkilenir. . Bu aşkın içinde sex de vardır. . İskender tahta çıktığında hemen Efestion’u da alır yanına, bütün savaşlarda beraber olurlar. Hindistan dönüşünde Efestion yüksek ateşten ölünce İskender acısından üç gün boyunca yemeyi ve içmeyi reddetmiş, Pers geleneğine uygun olarak saçlarını kesmiştir. Fakat Efestion’un bıraktığı bedensel ve ruhsal boşluğu muhtemelen başka bir erkek dolduracaktır.. Ama yanına aldığı Bagoas adlı hadim oğlan da sonrakı sevgilisi olmuştur. Çok güzel görünüşü ve dayanılmaz çekiciliği yüzünden İskenderin yatağını da paylaşmıştır..
İskender ile Efestios arasındaki aşk Patroklos ile Akhilleus kadar gerçektir. ( Akhilleus, Truva savaşının ölümsüz savaşçısı )
Gelelim günümüze, araştırmacılar genetik ve doğum öncesi alınan hormonların çok büyük etkisi olduğunu söylüyor..
Yurtdışında yaşayan bir gay arkadaşımla yaptığım sohbet ise Türkiye'de hiç bir erkeğin erkekliğine yedirip kabul edemeyeceği cinsten :
Aslında bütün erkekler doğuştan bi-seksüel.
Az önce internetten işin psikolojik boyutunu bir tarafa bırakıp nörolojik, biyolojik tarafına baktığımda da bilim adamları da uzun uzun yaptıkları açıklamalarının sonunda özet olarak anlattıkları şey bu..
Toplumsal tabular, örfler, adetler, dini yaptırımlar bunun önüne geçmek için..
Bir çok tarihi dizide olduğu gibi benim en sevdiğim dizilerden biri "Da Vinci'nin Şeytanları"nda eşcinsel eğilimler o kadar çoktur ki, Da Vinci'nin bile yaşadığı dönemde bu yüzden engizisyonda yargılandığına tanık oluruz..
Çok eskilere dayanan ve tıpta geniş tartışmalara neden olan, akıl almayacak yöntemlerle iyileştirilmeye çalışılan eşcinsellik modern zamanlarda artık bilim adamları tarafından bir hastalık olarak görülmemektedir.
Son 35 yıldır psikologlar , psikiyatrlar ve diğer ruh sağlığı uzmanları eşcinselliğin hastalık, ruhsal bozukluk veya duygusal bir sorun olmadığını onayladılar.Eşcinselliğin bir hastalık, bozukluk ya da eksiklik olmadığını, 3 farklı cinsel yönelimden birisi olduğunu ve doğuştan ya da 3 ile 4 yaşlarına kadar belirlenen, kişinin kendi seçmediği bir durum olduğu tıp bilim tarafından tespit edilmiş.
Konuyla ilgili devam edecek olursak, işin heteroseksüel olanlar tarafından görünmeyen kısmı ise şu;
Bir gay genellikle kendini belli etmez ve belli edenden de pek haz etmeyebilir. Erkek olmaktan oldukça memnundur ve kadınsı olmayı pek tercih etmeyebilir. Kendi gibi erkeksi duruşu olan birini beğenebilir. Dışarıda belli etmeyecek, evin içindeyse istediği modda olabilecek birini isteyebilir. Dünya’nın pek çok yerinde durumun böyle olduğu aşikar değil midir?
Kadınsı görünüşe sahip olanlar en göz önünde ve gay kelimesi ile özdeşleşmiş olanlardır, öyle değil mi? Oysa bu tam olarak doğru bir kanı olmayabilir. Kadınsı olanlar genellikle kadın gibi hissedenlerdir. Hatta öyle olmak isteyebilir ve benzemeye çalışır. Bu tarz gaylerin, gizli diye tanımlanabilecek olan diğer gayler tarafından pek tutulmadığı görülebilir. Kadınsı olanlarla daha çok biseksüeller ve tamamen aktif olan gaylerden bazıları ilgilenir. Bazı aktif olanlarsa kendileri gibi erkeksi ve aktif olanları beğenebilir. Aktif ve pasif ayrımı aslında ince bir sınır gibidir. Herhangi bir zamanda o anın getirdiklerine göre geçilebilir durumda olması da olasıdır.
Kişiye göre değişebilecek olsa da bir gay tanımı yapılmak istenirse; kadınların kıskançlık ve ihtiras duygularıyla erkeklerin genel bir kanı olan cinselliğe düşkünlük ve sinirlenme duygularının karışımıdır diye söylenebilir. Gay kelime anlamı olarak şen şakrak demek olsa da çok duygusal, ağırbaşlı, durgun ve çekingen gayler de vardır. Oldukça tutkulu ve enerjik gibi birkaç kelimeyle tanımlamanın yetersiz olduğu gay kelimesi, zamanla çeşitli özellikler barındıran anlamlar edinmiştir. Bir de gay deyince genellikle erkekler akla gelse de kadınlar da bunun içine katılabilir. Eşcinsel kadınların varlığı konuyla ilgili daha az dikkat çeken bir olgudur.
Hem duygusal hem sert, hem kadınsı hem de erkeksi hormonsal çarpışmalar ve duygusal gelgitler… Pek çok faktörden biri ya da birkaçının etkisiyle oluşan benlik… Yıllarca hastalık olarak görülmüş olsa da bazılarına göre tercih ya da yönelimdir. Konuyla bağlantılı olan kişiler arasında giderek yükselen kanının yönelim olduğunu dile getirmek yanlış olmayabilir. Kişi öyle hisseder ve yönelimini belirler. Kendi kararıdır, onun özelidir. Sonuçta dünyada insanların büyük çoğunluğunun cinsel hayatı canlı değil midir? Normalde kimse kimseyi bu konuda yadırgamaz, öyle değil mi? Toplumsal açıdan bakıldığında kimi insanlarca yadırganıp sapıklık olarak görülebilen gayliğin, bazı ülkelerde evlenebilecek özgürlüğe kadar ulaşanlarla; onaylanmayan ve saklı kalmaları daha uygun görülenler arasında var olduğu, bilinen bir gerçek değil midir?
Var olan bilgiler, son zamanlarda gayliğin daha da çoğaldığını düşünenlerle doğru orantıda değildir. Eski kavimlerden itibaren olagelen bir durum olduğu hemen herkesçe bilinmektedir. Geçmişteki örneklere bakıldığında, farklı günahları olanlarla birlikte, helak oldukları söylenmiştir. Gerçekten sapıklık ve günah sayılabilecek onca konu varken, dünyada insanların bir kısmının sadece bu konuya bakması yeterli midir? Öyle ki bazı gayler, kendini pek çok zevkten bile uzak tutarak içe dönük ve sessiz bir şekilde yaşamakta değil midir? Herkes kendi mutluluğu için kendi özelinde, kendi zevkine ve tarzına göre, başkasının özgürlüğünde sorun oluşturmayacak bir şekilde yaşama hakkına sahip değil midir? Dünya’da her yönelim içindeki insanlar arasında iyiler de günah işleyen kötüler de çıkmaktadır. Elbette herhangi bir konuda aşırıya gitmek yanlış bir tutumdur, günah sayılır. Günahların çok çeşitli olduğu zaten bilinmektedir ama özellikle bu konuymuş gibi bakılması tamamen gerçekçi bir bakış açısı mıdır?
Yurtdışında yaşayan bir gay arkadaşımla yaptığım sohbet ise Türkiye'de hiç bir erkeğin erkekliğine yedirip kabul edemeyeceği cinsten :
Aslında bütün erkekler doğuştan bi-seksüel.
Az önce internetten işin psikolojik boyutunu bir tarafa bırakıp nörolojik, biyolojik tarafına baktığımda da bilim adamları da uzun uzun yaptıkları açıklamalarının sonunda özet olarak anlattıkları şey bu..
Toplumsal tabular, örfler, adetler, dini yaptırımlar bunun önüne geçmek için..
Bir çok tarihi dizide olduğu gibi benim en sevdiğim dizilerden biri "Da Vinci'nin Şeytanları"nda eşcinsel eğilimler o kadar çoktur ki, Da Vinci'nin bile yaşadığı dönemde bu yüzden engizisyonda yargılandığına tanık oluruz..
Çok eskilere dayanan ve tıpta geniş tartışmalara neden olan, akıl almayacak yöntemlerle iyileştirilmeye çalışılan eşcinsellik modern zamanlarda artık bilim adamları tarafından bir hastalık olarak görülmemektedir.
Son 35 yıldır psikologlar , psikiyatrlar ve diğer ruh sağlığı uzmanları eşcinselliğin hastalık, ruhsal bozukluk veya duygusal bir sorun olmadığını onayladılar.Eşcinselliğin bir hastalık, bozukluk ya da eksiklik olmadığını, 3 farklı cinsel yönelimden birisi olduğunu ve doğuştan ya da 3 ile 4 yaşlarına kadar belirlenen, kişinin kendi seçmediği bir durum olduğu tıp bilim tarafından tespit edilmiş.
Konuyla ilgili devam edecek olursak, işin heteroseksüel olanlar tarafından görünmeyen kısmı ise şu;
Bir gay genellikle kendini belli etmez ve belli edenden de pek haz etmeyebilir. Erkek olmaktan oldukça memnundur ve kadınsı olmayı pek tercih etmeyebilir. Kendi gibi erkeksi duruşu olan birini beğenebilir. Dışarıda belli etmeyecek, evin içindeyse istediği modda olabilecek birini isteyebilir. Dünya’nın pek çok yerinde durumun böyle olduğu aşikar değil midir?
Kadınsı görünüşe sahip olanlar en göz önünde ve gay kelimesi ile özdeşleşmiş olanlardır, öyle değil mi? Oysa bu tam olarak doğru bir kanı olmayabilir. Kadınsı olanlar genellikle kadın gibi hissedenlerdir. Hatta öyle olmak isteyebilir ve benzemeye çalışır. Bu tarz gaylerin, gizli diye tanımlanabilecek olan diğer gayler tarafından pek tutulmadığı görülebilir. Kadınsı olanlarla daha çok biseksüeller ve tamamen aktif olan gaylerden bazıları ilgilenir. Bazı aktif olanlarsa kendileri gibi erkeksi ve aktif olanları beğenebilir. Aktif ve pasif ayrımı aslında ince bir sınır gibidir. Herhangi bir zamanda o anın getirdiklerine göre geçilebilir durumda olması da olasıdır.
Kişiye göre değişebilecek olsa da bir gay tanımı yapılmak istenirse; kadınların kıskançlık ve ihtiras duygularıyla erkeklerin genel bir kanı olan cinselliğe düşkünlük ve sinirlenme duygularının karışımıdır diye söylenebilir. Gay kelime anlamı olarak şen şakrak demek olsa da çok duygusal, ağırbaşlı, durgun ve çekingen gayler de vardır. Oldukça tutkulu ve enerjik gibi birkaç kelimeyle tanımlamanın yetersiz olduğu gay kelimesi, zamanla çeşitli özellikler barındıran anlamlar edinmiştir. Bir de gay deyince genellikle erkekler akla gelse de kadınlar da bunun içine katılabilir. Eşcinsel kadınların varlığı konuyla ilgili daha az dikkat çeken bir olgudur.
Hem duygusal hem sert, hem kadınsı hem de erkeksi hormonsal çarpışmalar ve duygusal gelgitler… Pek çok faktörden biri ya da birkaçının etkisiyle oluşan benlik… Yıllarca hastalık olarak görülmüş olsa da bazılarına göre tercih ya da yönelimdir. Konuyla bağlantılı olan kişiler arasında giderek yükselen kanının yönelim olduğunu dile getirmek yanlış olmayabilir. Kişi öyle hisseder ve yönelimini belirler. Kendi kararıdır, onun özelidir. Sonuçta dünyada insanların büyük çoğunluğunun cinsel hayatı canlı değil midir? Normalde kimse kimseyi bu konuda yadırgamaz, öyle değil mi? Toplumsal açıdan bakıldığında kimi insanlarca yadırganıp sapıklık olarak görülebilen gayliğin, bazı ülkelerde evlenebilecek özgürlüğe kadar ulaşanlarla; onaylanmayan ve saklı kalmaları daha uygun görülenler arasında var olduğu, bilinen bir gerçek değil midir?
Var olan bilgiler, son zamanlarda gayliğin daha da çoğaldığını düşünenlerle doğru orantıda değildir. Eski kavimlerden itibaren olagelen bir durum olduğu hemen herkesçe bilinmektedir. Geçmişteki örneklere bakıldığında, farklı günahları olanlarla birlikte, helak oldukları söylenmiştir. Gerçekten sapıklık ve günah sayılabilecek onca konu varken, dünyada insanların bir kısmının sadece bu konuya bakması yeterli midir? Öyle ki bazı gayler, kendini pek çok zevkten bile uzak tutarak içe dönük ve sessiz bir şekilde yaşamakta değil midir? Herkes kendi mutluluğu için kendi özelinde, kendi zevkine ve tarzına göre, başkasının özgürlüğünde sorun oluşturmayacak bir şekilde yaşama hakkına sahip değil midir? Dünya’da her yönelim içindeki insanlar arasında iyiler de günah işleyen kötüler de çıkmaktadır. Elbette herhangi bir konuda aşırıya gitmek yanlış bir tutumdur, günah sayılır. Günahların çok çeşitli olduğu zaten bilinmektedir ama özellikle bu konuymuş gibi bakılması tamamen gerçekçi bir bakış açısı mıdır?
Arkilleus, Büyük İskender, cinsel tercih, Efestion, Eşcinsellik, gay, homoseksüellik, Oscar Wilde, yaşam
0 yorum:
Yorum Gönder