CHICAGO'DASINIZ SUSUN VE MÜZİĞİ DİNLEYİN
Illinois eyaletinde Michigan gölünün kenarında kocaman rengarenk ışıklı bir fener unutmuşlar. Gözleriniz kamaşarak bakıyorsunuz ve aşağıya serpilmiş pırlanta taneciklerinin arasına doğru süzülen uçağınızda heyecandan kalbiniz çarpmaya başlıyor..
Burası Chicago.. En ufak sessizlikte bile jazz'ın o büyüleyici melodilerini duymanız mümkün.. 1920'lerde ekonomik buhranla birlikte içki yasağı geliyor kente. İnsanlar irili ufaklı yüzlerce müzikholde jazz ve blues'un ritminde avunuyorlar. Yanlış ifade etmeyeyim. Önce kölelik kaldırıldıktan sonra blues yayılmaya başlıyor. Dolayısı ile blues kölelikten özgürlüğe ilk kavuşan zencilerin isyankar müziği olarak ortaya çıkıyor. Jazz müzik de onu takip ediyor.
Blues'da tek düze ritm ve akord yoktur. Bazen şarkıcı hiç geri dönüp bakmaz.. Bir söyleşi gibi, konuşur gidi, başka müzisyenlerle bir araya gelip "atışma" yapar gibi dile getirir bu müziği.. Ne olursunuz Blues Brother's filminin serisini seyredin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.. Bugüne kadar yapılmış en eğlenceli müzikallerden biri ve film Chicago'da geçiyor.
Zencilerin gittiği blues barlara önceleri hiç beyazlar gitmiyormuş.. Hatta "Dream Girls" filmini seyredenler hatırlayacaklar. Radyolarda bile zencilerin müzik billboardları ile beyazların ki asla karıştırılmazmış. Etik ahlaka uygun olmadığı, sınıfsal olarak farklı oldukları sebepleri ile.. (Yıl 2014 Sınıf ayrımında ne kadar çok yol almış olursak olalım halen yerinde sayan ne çok toplum ve insan olduğunu hatırlayalım..)
Chicago dünyanın ilk gökdeleninin inşa edildiği şehir... Tabi bu Sears Tower değil. Ama bugün ki en önemli sembolü Sears Tower.. Bir belgeselde rüzgarda binanın çatır çutur sesler çıkararak esnediğini , çelik kolonlardan gelen sesler olduğunu; ama binada çalışanların bu sese alışkın olduğunu ve hiç endişelenmediğini duymuştum.
En büyüleyici ve en popüler caddesi Michigan Avenue.. Bütün büyük mağazalar yan yana sıralı. İçerisi boşsa girmeyin, demek ki, içeride araba fiyatına çanta , motosiklet fiyatına ayakkabı satılıyor. Ki boş ve asık suratlı tezgahtarlar varsa fiyatlar daha da mucize enerji yayıyor olabilir. Benim size tavsiyem forever 21 mağazasını gördüğünüz yerde dalın içeri.. Hem fiyatlar çok makul, hem de bir mağazada göreceğiniz bir giysiyi diğer bir şubesinde göremeyeceğiniz kadar çok çeşit var. Ya da TJ-Max mağazalarının yerlerini belirleyin; bütün ünlü markaların indirimli fiyatları ile satışları var.
Bu arada Amerika'nın hiç bir noktasında "taklit" bir ürün bulma şansınız yok. Üzerinde yazan marka ne ise , gerçekten o markayı satın almışsınız demektir.
Şehrin merkezinde otopark ücreti çok yüksek. O yüzden sarı taksiler çok fazla kullanılıyor. Yukarıdaki fotoğrafın bulunduğu yerde 40 dolar otopark ücreti istenmişti, ki 40 dolara bir arabanın benzini doluyor. Oradan kıyaslayın.
Chicago'da otoparklarında büyük çoğunluğu Türklerin elinde dersem şaşırır mısınız ; şaşırmayın aynen öyle..40 dolar isteyen adam Türkçe konuştuğumuzu duyunca bir boynumuza sarılmadığını bırakıp fiyatı hemen 10 dolara düşürmüştü.
Bir enteresan hikaye daha; midye en çok kanalizyon ya da su boru hatlarının olduğu yerlerde yetişiyormuş derler ya.. Bizim akıllı Türkler'den biri Michigan gölünde midye yetiştirmeye karar veriyor. Tuzlu bir gölmüş orası, deniz gibi.. Ve girişimci ruh bu işin inanılmaz bereketini görüyor. Tahmininden bile fazla ürüyor midye.. Ve bir süre sonra Chicago'nun su ve boru hatlarına o kadar çok zarar veriyor ki; her yıl , borulara yapışan midyeleri temizlemek için binlerce dolar harcıyorlar.
Şehirden uzaklaştıkça , gettolarda manzara tamamen değişiyor. Zenci mahalleleri ama görüntü bazen ürkütücü.. Yıkık dökük evler, hesap sorar gibi bakan bir kaç kişi birlikte yürüyerek çete görünümü veren acayip tipler.. Kocaman kolyeler, bazı evlerin camları kırık, eskiden güzel bir evmiş burası diyebileceğin bir ev; şu an dövüş kulübü filminin setine dönüşmüş.
Dünyada her kentin bir ışıltılı bir dramatik yüzü var.. Şehirler de insanlar gibi..
Bu arada Amerika'nın hiç bir noktasında "taklit" bir ürün bulma şansınız yok. Üzerinde yazan marka ne ise , gerçekten o markayı satın almışsınız demektir.
Şehrin merkezinde otopark ücreti çok yüksek. O yüzden sarı taksiler çok fazla kullanılıyor. Yukarıdaki fotoğrafın bulunduğu yerde 40 dolar otopark ücreti istenmişti, ki 40 dolara bir arabanın benzini doluyor. Oradan kıyaslayın.
Chicago'da otoparklarında büyük çoğunluğu Türklerin elinde dersem şaşırır mısınız ; şaşırmayın aynen öyle..40 dolar isteyen adam Türkçe konuştuğumuzu duyunca bir boynumuza sarılmadığını bırakıp fiyatı hemen 10 dolara düşürmüştü.
Bir enteresan hikaye daha; midye en çok kanalizyon ya da su boru hatlarının olduğu yerlerde yetişiyormuş derler ya.. Bizim akıllı Türkler'den biri Michigan gölünde midye yetiştirmeye karar veriyor. Tuzlu bir gölmüş orası, deniz gibi.. Ve girişimci ruh bu işin inanılmaz bereketini görüyor. Tahmininden bile fazla ürüyor midye.. Ve bir süre sonra Chicago'nun su ve boru hatlarına o kadar çok zarar veriyor ki; her yıl , borulara yapışan midyeleri temizlemek için binlerce dolar harcıyorlar.
Şehirden uzaklaştıkça , gettolarda manzara tamamen değişiyor. Zenci mahalleleri ama görüntü bazen ürkütücü.. Yıkık dökük evler, hesap sorar gibi bakan bir kaç kişi birlikte yürüyerek çete görünümü veren acayip tipler.. Kocaman kolyeler, bazı evlerin camları kırık, eskiden güzel bir evmiş burası diyebileceğin bir ev; şu an dövüş kulübü filminin setine dönüşmüş.
Dünyada her kentin bir ışıltılı bir dramatik yüzü var.. Şehirler de insanlar gibi..
Şehir'de 500'den fazla büyük park, ve 150'den fazla müze var. Chicago Endüstri Müzesi Michigan Avenue' nün göl ile bitiş çizgisinde olağanüstü bir müze.. Mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında..
Edison'un ilk yaptığı ampulden, dünyanın ilk trenine, ışık hızını geçen aracından, değişik yıllarda adım adım gelişen teknoloji ile değişen uçaklarına, insan vücudunun milimetrik kesilmiş, cam arasına sıkıştırılmış organlarının , dokularının görüntüsüne; 1920'lerden kalma Chicago sokaklarında gezindiğiniz bir salonda zamanda yolculuğa kadar herşey; var olup ta aklıma şu an da gelmeyen herşey fazlası ile var.
İsterseniz, Navy Pier'e gidip çok şık restaurantlarda yemek yiyebilir, gölün en güzel noktasında alışveriş yapabilir, çocuk parklarını , eğlence alanlarını ziyaret edebilirsiniz.
Şehirde çok fazla etnik mahalle olduğu söyleniyor. Fakat en önemlisi; Varşova'dan daha fazla Polonya'lı olduğunu duydum. Asıl iç savaş ve İkinci dünya savaşı arasında büyük bir nüfus patlaması yaşanmış. Avrupa'dan gelen Almanya, İrlanda, İtalya, İskandinavya, İspanya göçmenleri ile ; İç savaş sonrası güneyden gelen zenci göçmenler nüfusu oluşturuyormuş. Tarihindeki en büyük olan Büyük Chicago yangınında 1871'de 90 bin kişi evsiz kalmış.
Gündüz, eğer hava kapalı ise bütün ışıklar yanıyor. Sisten çoğu zaman gökdelenlerin sonu görünmüyor. Sonra bir ses hızla size doğru yaklaşıyor, gökdelenlerin arasından hızla rayların sesine kulak kabartıyorsunuz ve tepenizden hızla bir tren geçiyor. Şehrin bir kısmı sular altında gibi, zarif köprülerle birbirine bağlanıyor. arada o köprüler açılıyor, tekneler geçiyor ve yine kapanıyor. Kışın rüzgarı ömrünüzde görebileceğiniz en soğuk olan cinsten. Bıçak gibi kesiyor.
Burası Chicago : yani Rüzgarlı Şehir diyor Kızılderililer ona..
Kızılderilelerden alana kadar adı adı hep böyle idi..
Edison'un ilk yaptığı ampulden, dünyanın ilk trenine, ışık hızını geçen aracından, değişik yıllarda adım adım gelişen teknoloji ile değişen uçaklarına, insan vücudunun milimetrik kesilmiş, cam arasına sıkıştırılmış organlarının , dokularının görüntüsüne; 1920'lerden kalma Chicago sokaklarında gezindiğiniz bir salonda zamanda yolculuğa kadar herşey; var olup ta aklıma şu an da gelmeyen herşey fazlası ile var.
İsterseniz, Navy Pier'e gidip çok şık restaurantlarda yemek yiyebilir, gölün en güzel noktasında alışveriş yapabilir, çocuk parklarını , eğlence alanlarını ziyaret edebilirsiniz.
Şehirde çok fazla etnik mahalle olduğu söyleniyor. Fakat en önemlisi; Varşova'dan daha fazla Polonya'lı olduğunu duydum. Asıl iç savaş ve İkinci dünya savaşı arasında büyük bir nüfus patlaması yaşanmış. Avrupa'dan gelen Almanya, İrlanda, İtalya, İskandinavya, İspanya göçmenleri ile ; İç savaş sonrası güneyden gelen zenci göçmenler nüfusu oluşturuyormuş. Tarihindeki en büyük olan Büyük Chicago yangınında 1871'de 90 bin kişi evsiz kalmış.
Gündüz, eğer hava kapalı ise bütün ışıklar yanıyor. Sisten çoğu zaman gökdelenlerin sonu görünmüyor. Sonra bir ses hızla size doğru yaklaşıyor, gökdelenlerin arasından hızla rayların sesine kulak kabartıyorsunuz ve tepenizden hızla bir tren geçiyor. Şehrin bir kısmı sular altında gibi, zarif köprülerle birbirine bağlanıyor. arada o köprüler açılıyor, tekneler geçiyor ve yine kapanıyor. Kışın rüzgarı ömrünüzde görebileceğiniz en soğuk olan cinsten. Bıçak gibi kesiyor.
Burası Chicago : yani Rüzgarlı Şehir diyor Kızılderililer ona..
Kızılderilelerden alana kadar adı adı hep böyle idi..
0 yorum:
Yorum Gönder