SIN CITY LAS VEGAS


 
 
 Burası sadece bir şehir değil, aynı zamanda dünyanın en büyük lunaparkı.

Dünyanın en değerli pırlantası avuçlarınızda ve ışıltısı gözlerinizi kamaştırırsa gözlerinizi biraz kısın ama asla tamamen kapatmayın. Çünkü bu şehir sizin için hiç uyumuyor ve yirmi dört saat uyanık.

Bazı şehirlere hayatta bir kez gidip görmeniz yetebilir ama Las Vegas on kez gidilse on kez daha görmek isteyeceğiniz çok renkli , seksi, baş döndürücü, olağanüstü bir sevgili gibi.. Onu bir kez görmek ömür boyu tutku haline gelebilecek bir aşk gibidir.

Günaha da sokar, şehvete de sürükler, son paranıza kadar alır, donla eve gönderir ama yine de unutmazsınız.

İlk gidişimde Nisan ayı idi ama inanılmaz soğuktu. İkinci gidişim Eylül ayı idi ve dereceler 96 fahrenatı gösteriyordu ki bu dışarıya adım attığınız anda erimenize eşdeğer bir sıcaklıktı.

Havaalanının klimalı ortamından dışarıya adım attığınız anda mikrodalga bir fırına giriyorsunuz. Nisan ayında gittiğimde donduğum için Eylül'de yanımda hırka götürmek kesinlikle yanlış bir fikir ve ağırlıktan başka bir şey olmamıştı.

Bir şehir düşünün ki, uçakla üzerinden geçerken bile aşağıda ışıkları gözlerinizi alsın. Dünyanın en çok neon yanan , uzaydan ışıkları en fazla görünen şehir olma ünvanı halen Vegas'ın ve kumarda kazanan ve servet edinen hiç kimse olmamasına karşılık yılda milyonlarca kişi bu şehri ziyaret ediyor. Kumarda kazandığını gitmeden önce kumara yatırır gidersin. Tabi benim gibi 1 sentlik makinalarda oynayanlardan bahsetmiyorum.

Otellerin her biri ayrı bir şehir konseptinde ve istediğiniz her otelin içine girip o şehri dolaşıyormuşsunuz gibi keyifle vakit geçirebilirsiniz. Yukarıdaki fotoğraf NewyorkNewyork Otelinin önü.. Hatta binanın önünde sadece özgürlük heykeli değil, Brooklyn köprüsü bile var. İçeride dolaşırken eski Newyork sokaklarında dolaşıyormuşsunuz gibi..

Şehrin en güzel oteli Wynn Hotel yine de. Restaurant'larından tutun da lobby'de sizi karşılayan ışıklı ağaçlara kadara herşey göz kamaştırıcı. Görebileceğiniz en lüx otellerden biri ve orada 1 sentlik makine yok . Yani ben bulamadım en azından.. Wynn Otel aynı zamanda bütün Las Vegas içindeki oteller arasında en lezzetli ve fazla çeşitli yemekleri yiyebileceğiniz muazzam bir büfeye sahip.. Daha iyisi yok.
 


Wynn otelin içerisinde  irili ufaklı göletlerden oluşan şehrin en büyük ve en şık golf sahası da mevcut. Ve yanına yaklaşmaya korktuğunuz acayip şık giyimli insanlar küçük parmaklarını havaya kaldırarak içkilerini yudumlayarak dinlenip golf sahasında oynayan arkadaşlarını destekleyen keyifli kahkahalar atıyorlar. Orada durduğum için bana hesap gelir mi acaba diye hemen kaçıyorsunuz.. Her lüxün ve şatafatın ürkütücü bir tarafı da var tabi ki..

..Ve bir başka olağanüstü otel : Venetian Hotel .. Adından da anlaşılacağı üzere otele adım attığınız andan itibaren Venedik'tesiniz. Bir otel düşünü ki, içinde gondollar geçiyor.
Üstelik gondollar otelin üçüncü katında geziyor. Gondolcu "yarı tanrı" yakışıklı adamlar olağanüstü sesleri ile aryalar söyleyerek müşterilerini dolaştırıyorlar. Venedik sokakları, su yolları, köprüleri, San Marco meydanı , gökyüzünde bulutlar, yan yana dizilmiş lüx mağazalar, Venedik'in olağanüstü yüz maskeleri, sokak ressamları , hepsi orada..



 
 
 
 

 

 
İtalyan şehirlerinden Roma'ya gitmek isterseniz : adresiniz Cesars Hotel olmalı. Ve bu otelin de mutfağı olağanüstü. Las Vegas'ta salatanız için bir çok otelde zeytinyağı bulunmuyor ama bu otelde var.. (Dikkatimi çeken şeye bakın.). Ve Las Vegas'ta görebileceğiniz en yakışıklı adamlar da burada. Tama otelin konseptinde bu yok ama nedense böyle bir durum var. Sanki hepsi o otelde toplanmak için sözleşmiş gibi... Siz ince topuklu narin ayakkabılarınızla zarifçe salınırken hayatınızda gördüğünüz en yakışıklı adam anide İtalyanca bir şeyler söyleyecek diz çöküp elinizi tutuyor karşınızda.. Tamam farkındayım halen o adam orada durmuyor olabilir. Ama şansınızı denemekte fayda var.  :)

..Ve olağanüstü bir mimari harikası Paris Oteli. Paris'e gitmeye gerek olmadan bir otelin kapısından girer ve zamanda yolculuk yaparsınız. Mis gibi burnunuza gelen kurabiye ve pasta kokularına karışır çizgi filmlerdeki gibi süzülerek bir tarihi bir pastanenin içine girersiniz. Fonda bir Fransızca parça çalar ve siz zamanın dışında bir yerlerde gezindiğinizi far edersiniz.. Eyfel kulesinin restaurantına çıkmadan, Paris sokaklarında dolaşmadan, Moulen Rouge'un o meşhur seksi baş döndürücü iç çamaşırlarından almadan dönmezsiniz..
 
 
 





 
 
 
 
 
Stratosphere Hotel benim ilk Las Vegas'a gittiğimde kaldığım oteldi. En yüksek kulesi olan oteli, belli bir şehir konseptinde değil ama ama tepesinde lunaparkta eğlenmek ciddi anlamda bir cesaret işi ben asla cesaret edemem , cesaret edebilenlere de bakamadım bile.. O kadar yüksekten bu derece bir tehlikeyle baş başa kalmaya kalbin dayanabileceğini sanmıyorum. En azından kendim için durum böyle..




En yeni açılam oteli Cosmopolitan, Aria, ve Vydara .. Las Vegas'da 10 yıl sonra oteller yıkılıp yeniden yapılıyor. Bunun sebebi, turistlerin her geldiğinde aynı manzara ile karşılaşmaması adına yapılan bir şey bu..





Ünlü İtalyan konseptindeki otellerden Bellegio'yu atlamamak gerek. Dünyanın en muhteşem müzik eşliğinde su dansları gösterilerinin olduğu, bir çok film için en fazla set olmuş film burası. Örneğin en meşhuru Oceans Twelve.. Restaurantı bu otelin şaşasına çok denk değildi. Sıkıcı ve feci kalabalık, en yüksek fiyata yediğiniz yemek o ambiansa asla değmezdi. İçindeki çok şık botanik bahçesi görülmeye değer.
 
 
 


 
 


Oteller aşırı pahalı değil. Sadece oda fiyatı ödüyorsunuz. İçinde bizdeki gibi kahfaltı bile yok, ama yeme içme de çok pahalı değil. Hafta sonu oda fiyatları 3 misline çıkıyor. Hafta içi daha düşük.. Ama bu şehrin zaten her günü hafta sonu. Durgun geçen tek bir günü bile yok.. Akşam yemeklerini açık büfe restaurantlarında yemeyi tercih etmelisiniz. En pahalısı kişi başı 35 dolar + tax, ama kral yengeç ayağından tutun da istakozuna kadar bütün dünya mutfaklarının yanına yaklaşamayacağınız en pahalı yiyecekleri önünüze geliyor.

Araba kiralamak en makul olan seçim olacaktır. Zaten otel ve araç kiralama paket olarak ödenen bir seçenek. En kötü araba bile bizim Türkiye'de geçerken ıslık çalarak arkasından bakacağımız türden. Sokaklar Ferrariler, Lombargini'ler, Massaratti 'ler dolu ve günlük ücreti Türkiye'de Ford kiralamaya eş değer.

Vegas'a gidip de hiç Cirque du Soleil Show'una gitmeden dönülmez. Dünyanın en önemli Show ekibidir. Aklınızın almayacağı güzellikte ve büyüleyicilikte Showlarını hayatınız boyunca unutamayabilirsiniz.  İlk gidişimde CirQue De Soleil'in  Zumanity 'sine , İkinci gidişimde Criss Angel'ın Believe showuna girmiştim. Ve Chris Angel'ın showunu seyretmek ,normalde benim asla hayalini bile kuramayacağım kadar uzak görünen bir ihtimaldi..


Ve tabi ki bu kadar koşturma içinde atlamamanız gereken başka bir önemli yer.. Freemont Street..

Eski Las Vegas deniyor buraya.. Vegas ilk buraya kurulmuş ve bu sokakta hayat var..  Kocaman bir eğlence kulübü.. Renkli, ışıklı, muhteşem müzikli bir sokak.. Bir anda ışıklar sönüyor ve aniden tepede olağanüstü bir şölen başlıyor. Tam kafanızı kaldırdığınız yerde.. Ağzınız kulaklarınızda bakakalıyorsunuz...

Burası Sin City. : Sex-uyuşturucu-kumar şehri..

Yeryüzünün en parlak noktasındasınız...

Ve derler ki : What's happens in Vegas , Stay in Vegas...








 








0 yorum:

Yorum Gönder

Facebook Sayfam

Çok Okunanlar

Twitter Akışı

Rastgele